22 Aralık 2009 Salı

Milliyet Sanat Dergisi 2009 Ağustos Sayısı "Yedi Kod Kırılınca"


YEDİ KOD KIRILINCA

Seda Tansuker Selçuk

7 Ölümcül Günah". Yazan: Felix Mitterer. Çeviren: Göknur Gündoğan. Yönetmen - Dekor - Kostüm - Işık Tasarımı: Cem Kenar.Oyuncular: Özgür Atkın, Damla Karaelmas, Senem Bengisi, Cengiz Eşiyok.
Donkişot Tiyatro, Alman yazar Felix Mitterer’in "7 Ölümcül Günah" adlı kara komedisini Cem Kenar’ın yönetmenliğinde Türkiye’de ilk kez seyirciyle buluşturuyor. Oyunda, televizyon aracılığıyla sürekli beslenerek canlı tutulmaya çalışılan insanlık dışı durumların tüm acayipliklerine rağmen; bu dünyaya dair umutları tükenmiş ya da tükenmekte olan karakterlerin insani yönleri görünür kılınıyor.

Varoluş sancısı ve birbirleriyle iletişim kuramamaları nedeniyle acı çeken karakterlerin, en aşağılık sapkınlıklarının arkasında bile bir kurtuluş, özgürlük ve şefkat arzusu yatıyor... Yazar, Papa Büyük Gregoire’tan beri sırası değişmeyen yedi temel günahın sırasını bozarak bildiğimiz kodları yargılatıyor. Sahnelemede ise; projeksiyondan sadece adlarını gördüğümüz günahlar, yazarın sırasıyla oynanıyor.


Bireysel hırslar


Kibir: İnsanın klonlanması ve bireysel hırsların anlatıldığı bu sahnede; ‘mutlu’ görünen bir ailenin bircik oğlunun yaş günü kutlamasına şahit oluyoruz. Eski bir sporcu olan Hans, kendini mükemmel biri olarak görüyor. Çocuğunun da 'mükemmel' olabilmesi için kendini klonlatıyor. Babasının kopyası değil, sadece kendi olmak isteyen ama babasının mükemmeliyetçiliği yüzünden bir türlü kendi olmayı başaramayan çocuğun, ismi bile yok!

Çocuk sadece televizyon programlarına çıkmak için Hans tarafından araca dönüşmüş. Doris ise artık kocasına tahammül edemeyip çekip gideceğini ve oğluna, onunla geldiği takdirde ‘ancak’ kendi olabileceğini söylüyor. Fakat çocuk, Hans’ı bırakıp gidemiyor.


Tembellik: Yalnızlık ve cinsel anlamda sefilliği konu alan bölümde Hans, televizyonda bir itiraf programının konuğu. Programın sunucusu Ulrike ise yem olarak kullandığı Hans’ın konuşmasını keserek onu terk eden karısı Doris’i çağırıyor. ‘Program akışı gereği’ Hans, Doris’i tüfeğiyle ‘vurmuş gibi’ yapıyor.


Şehvet: Bu sahnedeyse kadın ile erkek arasındaki manevi uçurum ve yabancılaşma ile cinsel sapkınlığın, 900’lü hatlar ve tüyler ürpertici hikayeler aracılığıyla anlatılıyor. Hans, yüzünde maskesi ve elinde bıçağıyla bu hatlarda konuştuğu kadınlardan birinin evine gidiyor. Hans’ın yüzündeki maskeyi çıkarmasıyla Doris, terk ettiği kocasını görüyor!


Öfke: Irkçılık konusunun işlendiği sahnede; başörtülü hamile bir kadının evine, televizyon çekilişinden kazandığı ödülü vermeye dilini pekiyi bilmediği bir görevli geliyor. Yirmi beş yıldır bu ülkede yaşamasına rağmen, dilini çok da anlamayan kadın gibi yabancıların ülkede çoğunluğu ele geçirdiğinden ve kendi ülkesinde azınlık olmaya başladığından yakınan adam, kadını öldürmeye çalışıyor.


Cimrilik: Hans ve Doris her Noel’de yaptıkları gibi mültecileri evlerine konuk ediyorlar.

Sahnenin sonunda anlıyoruz ki her sene Noel’de ağırladıkları bu fakir insanları öldürerek organlarını satıyorlar.


Kıskançlık: İş ve sosyal statüyü kaybetmemek için verilen vahşi savaşın anlatıldığı sahnede kıskançlık kadın erkek boyutundan kopartılarak iş yaşamındaki rekabet vurgulanıyor. Hans, iş arkadaşı kadını kovdurmak için her yolu deniyor. Kadın da Hans’ın ofiste olmadığı bir anı yakalayarak Hans’ın bilgisayarına virüs bulaştırıyor, karısını arayarak Hans’ın onu kendisiyle aldattığını söylüyor ama karısı oralı bile olmuyor.


Her anı ilginç


Oburluk: Bu dünyadan yok olma, sıfırlanma isteğinin yansıması olarak anoreksi hastalığının kullanıldığı sahnede Hans ve Doris’in kızlarının sıfır beden olma isteği içersinde olması anlatımı güçlendiriyor. Hans ve Doris, en sonunda kızlarının program sunucusuna ve hayatlarının ise bir televizyon programına dönüştüğünü görüyorlar...


Donkişot Tiyatro’nun kurucusu Tarık Güvenç," 7 Ölümcül Günah"ı sahnelemeyi, tüm kodların kırıldığı, seyircinin kışkırtılarak düşünmeye yönlendirildiği bir kara komedi olmasından dolayı tercih etmiş. Genç ve dinamik oyuncu kadrosundan yakın zamanda çok ses getirecek oyuncular çıkacağı aşikar. Özellikle de tembellik sahnesinde seyirciyle birebir iletişim kurarak oynayan Özgür Atkın'ın performansına hayran kalmamak elde değil. Gözleriniz bu genç oyuncuların üzerinde olsun...


İnsan doğasındaki vahşilikten yola çıkılarak her anı ilginç, seyirciyi ders vererek değil eğlendirerek düşündüren; hiçbir sahnenin sonu kestirilemediği için devamlı dikkati ayakta tutan bir oyun...


10, 17 ve 24 Ağustos'ta, 20.30'da.

www.tiyatro-z.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder