18 Eylül 2012 Salı

TEB OYUN Dergisi Yaz Sayısı (15) "Psikanalitik In-Yer-Face" Başlıklı Söyleşim

BAŞYAZI Üstün Akmen EDİTÖR YAZISI Tijen Savaşkan SANAT MARATONU “Gece uzun da olsa güneş mutlak doğar!” / Aslı Öngören Bu Tüzük Uygulanırsa Şehir Tiyatroları’nın Akıbeti Belirsizleşir! / Metin Boran'ın Engin Alkan ile söyleşisi. Sanat maratonu düşünceler... / Ragıp Yavuz DEĞERLENDİRME “Türk Tiyatrosu’nda yönetmenler”in birinden Tal’in sorularına yanıtlar / Ahmet Levendoğlu İZLENİM Avrupa drama buluşması “şimdi için yavaşla!” / Nihal Kuyumcu SÖYLEŞİ Ayvalik’ta Tiyatro: “Sanat Fabrikası” Tijen Savaşkan İZLENİM Taylıeli, Şenlik Yeri / Nalân Özübek SÖYLEŞİ Psikanalitik In-Yer-Face / Seda Tansuker ELEŞTİRİ Yastık-adam-laşma / Pınar Şenel ANISINA ERGİN ORBEY Ergin Orbey için yazı yazmak / Gülşen Karakadıoğlu GÜNGÖR DİLMEN “Büyülü Evrensellik” / Talat Halman Bir Başyapıt: Midas’ın Kulakları / Sevda Şener Türk Tiyatrosu’nun Büyük Kaybı / Hülya Nutku Yönetmen Gözüyle / Yücel Erten KİTAP TANITIM Beki Haleva’nın, Koltès Otopsisi / Üstün Akmen İksv’nin 40 yılında Ozan Sağdıç kitabı / Osman Şengezer HABER Müşfik Hoca’yı da Uğurladık http://tiyatroelestirmenleribirligi.org/sayi-15 -------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- Psikanalitik In-Yer-Face Nur Can Kara’nın yazdığı Sen Olmak Nedir? (S.O.N)in-yer-face(yüzevurumcu tiyatro) bir oyun. In-yer-face İngiltere’de 90’lı yılların başında ortaya çıksa da ülkemizde yedi yıl öncesine kadar pek bilinmiyordu. Bir oyun, küfür ya da fiziki bağlamda sert sahneler içermezse ya da konusu uyuşturucu, cinayet ya da cinsellik olmazsa in-yer-face olamaz gibi bir algı gelişiyor. Yine de spermiyogram testi için ejekülasyon odasında başlayan ‘Sen Olmak Nedir?’ nereden geleceğini tahmin edemediğiniz kroşe ve aparkatlarla ruhunuzu mosmor bırakıyor. İlk on dakikada karakterin test için ‘boşalması gerekirken’ oyunun sonunda ruhen boşalmasına şahit oluyoruz. Bu test üzerinden ise doğduğumuz ilk andan itibaren yalnızlık ve kimlik kavramları psikanalitik olarak deşiliyor. Oyundan, kendinizle yüzleşmiş olmaktan yorgun ve dilinizde mutlaka iz bırakmış en az bir replikle çıkıyorsunuz. Nur Can Kara’nın, oyun yazarı dalında 11. Direklerarası Seyircileri Tiyatro Ödülü’nü aldığı ‘Sen Olmak Nedir?’adlı oyunu, HALT tarafından seyirciyle buluşuyor. HALT kimlerden mi oluşuyor? Nur Can Kara, Onur Ekren ve Mert Turak'tan oluşuyor. Oyunu Onur Ekren yönetiyor; Mert Turak canlandırıyor. Oyunda sıkça deşilen "kimlik", "yalnızlaşma" ve "ötekileştirilme" kavramları üzerine yazar Nur Can Kara ile röportajı aşağıda okuyabilirsiniz. Seda Tansuker: “Sen Olmak Nedir? adlı oyununuzda kimlik, yalnızlaşma ve ötekileştirilme gibi kavramlar görünmez olmak üzerinden tartışılıyor. Siz hiç görünmez birini gördünüz mü?” Nur Can Kara: “Evet, gördüm. Gittiğim bir iş görüşmesinde çay-kahve servisi yapan bir kadın vardı. Toplantının ortasında odaya girdiği halde kimse onun varlığını fark etmemişti. Önlerindeki çay ve kahveler kendiliğinden belirivermişçesine kimse tepki vermemiş, kadın odaya görünmez olarak girdiği gibi çıkmıştı. Oyunu seyretmiş olanlar için bu hikâye tanıdık gelecektir.” ST: “Yazma süreci sizde nasıl işliyor?” NCK:” Notlar alıyorum ve böylece düşünce, dolayısıyla yazma süreci başlıyor. Önce, aldığım notlara bakmadan yazıyorum, yazdıktan sonra ise bir bakıyorum ki zaten notlardakini yazmışım. İlla bir ad verilecekse “bilinç akışı” diyebiliriz yazma türüme. Yazarken şu şöyle olsun bu buraya gitsin diye bir yönerge izlemiyorum, anlam yüklemiyorum. Yazdıktan sonra anlamı çıkıyor zaten.” ST: “Sizce, anlatmak mı yoksa söylemek mi daha önemli?” NCK: ”Anlatmayı değil, söylemeyi seviyorum. Anlatırken, karşındakinin anlamasıyla da yükümlüsün. Anlaşılıncaya kadar debelenmek, anlamın içini boşaltır. Söylemek ise öyle değil. Ben söylerim sadece…” ST: ”Sen Olmak Nedir? manzum yazılmış bir oyun. Bu, bilinçli bir tercih mi?” NCK: ”Oyunun, okunabilir de olmasını istemiştim. S.O.N’u öykü olarak da okuyabilirsiniz. Oyunda, bildiğimiz anlamda reji notları bulunmuyor. Bütün reji yönergeleri bölüm başlıklarında ve bizzat metnin içinde var. Gelecekte başka bir topluluk sahnelerse nasıl algılayıp uygulayacaklarını merak ediyorum.” ST:”Size, neden bir erkek oyunu yazdığınız çok soruldu. Oyunu izleyen ya da okuyan biri için böyle bir derdinizin olmadığı açık. Yakın çevrenizi inceliyorsunuzdur, yazarken gözlemlerinizden ne derece yararlanıyorsunuz?” NCK: “Evet, çevremi incelerim. Bu, her şeyden önce bir ‘insan’ oyunu. Dediğiniz gibi ‘erkek oyunu yazayım’ gibi bir derdim olmadı. Yakın insanlarımla kurduğum ilişki genellikle empati üzerinden geliştiğinden daha net görebiliyorum. Oyunun içinde bir mimik, olay veya replikle tanıdığım pek çok insan yer alıyor. Onların hepsi bana dahiller. Bu yüzden, kendimden ayırmam mümkün değil.” ST:”The End “şarkısı ile oyunun kısaltması olan S.O.N’un bir araya gelişi tesadüf mü? Şarkının ve oyunun ortak noktası kimliği tartışması. Neden kimlik sorunu üzerinde yazmayı tercih ettiniz?” NCK: ”İlham kaynağım Jim Morrison’ın ‘The End’ şarkısı. Çok iyi İngilizce bilmiyorum, şarkıyı bir gün anlamını bilmeden defalarca dinledim. Oyunu, bu şarkıyı dinleye dinleye yazdım ve yazma süreci boyunca şarkının anlamına bakmadım. Yazmaya başladığım ilk gecenin ortalarındayım şarkının ‘yeşil bir ejderha bir yılan birbirini kovalayan’ sözü oyun ile iç içe geçmiş oldu. S.O.N.; The End’e, yeşil ejderhaya ve Jim Morrison’a selam oldu. Aynı zamanda; karakterin eliyle konuştuğu ‘Canım Elizabeth bunu neden bize yapıyorsun?’ repliğinde Oğuz Atay’ın ‘Canım insan’ına gönderme var. Zaten herkes kendine, kendi eliyle yapmıyor mu ne yaparsa? Kimlik konusunda ise; Jim Morrison, şarkı sözlerinde kimlik konusunu irdelerken şair Arthur Rimbaud’tan etkilenmiş. Benim de derdim kimlik. Dolayısıyla, biz aynı derdi paylaşan üç insan farklı zaman dilimlerinde bir araya geldik. Zaten, oyunun “Pardon, kim olduğunuzu düşürdünüz!” repliği eşik noktalarından biri. Belki de zamanın ruhu gerektirdiği için biz sırası gelenler ‘kimlik’ sorusu üzerinde kafa yorup bir şeyler söylüyoruz.” ST:”Gündüz rakamlarla gece kelimelerle uğraşıyor, beynimin iki tarafını da kullanıyorum dediniz. Bu, sizin için besleyici oluyor mu?” NCK: “Bir sigorta şirketinde finansal risk analisti olarak çalışıyorum. Dört yıl önce şirkette tiyatro kulübü kurdum. Orada da oyunculuk ve yönetmen yardımcılığı yapıyorum. Akşam eve gittiğimde ise eş ve annelikten sonra yazı yazıyorum. Akıl ne kadar çok çalışırsa o kadar çok hizmet ediyor. Ben biraz kölem gibi davranıyorum galiba ona. Her cephede her vasfıyla çalıştırarak.” ST:”Bu kadar üretken birinin mutlaka yeni projeleri vardır. Ufukta yeni bir öykü kitabı ya da tiyatro topluluğunuz HALT için yazdığınız oyun var mı?” NCK:” Şu an henüz roman mı öykü mü olduğuna karar veremediğim “Kırmızı Bukalemun”um ve ‘bir insanı neden severiz?’ sorusunu soran “Zeytin Çekirdeği” adlı bir oyunum var. HALT için ise yeni oyun seçeneklerimiz var, üzerinde çalışıyoruz.” Nur Can Kara Kimdir? İstanbul’da doğdu. Marmara Üniversitesi’nde okudu. Evli ve iki kız çocuğu var. Bir sigorta şirketinde çalışıyor. Öykü ve denemeler yazan Nur Can Kara, Oyunyaz ve Yeni Metin Yeni Tiyatro atölyeleri sürecinde de okuma tiyatrosu olarak sunulan Münafık (Talimhane tiyatrosu) ve Turnike (YMYT işbirliği ile Şehir Tiyatrolarında) adlı iki oyun yazdı. Sen Olmak Nedir? yazarın üçüncü oyunu.