13 Mayıs 2010 Perşembe

“Düş Kent” Uçarı Kentlilerin Fanzini Sayı: 26 / 2010 Yaz

YANSIMADAKİ YANILGI

Seda TANSUKER

Fırtınalı bir gecede, kız yemeğini yerken aniden ışıklar kesildi. Kız, mum bulmak için zifiri karanlıkta mutfağa giderken çok dikkat ettiyse de çıkan gürültüden bir şeyleri devirdiği anlaşılıyordu. Mutfak çekmecelerini karıştırarak mumu buldu. Mutfağın yanındaki odada uyumakta olan küçük kız kardeşi gürültüyü duymuş ve gözlerini ovuşturarak mutfağa gelmişti. Küçük kız kardeş, evde yalnız olduklarını anlayınca paniğe kapıldı ve onu sakinleştirmek ablasına düştü…

Kız, elinde mumla salona geldiğinde, yemek masasının karşısındaki televizyonun üzerinde duran vazoyu kırmış olduğunu gördü. Annesi bunu fark ettiğinde ona çok kızacaktı… Annesiyle babasının bir davette olduklarını ve geç döneceklerini hatırlayınca rahat bir nefes aldı. Vazonun kırık parçalarını topladı ve kardeşini yatırdı.

Karanlığı çok seven kızın rutin hayatına bir renk gelmişti adeta… Bir süre sonra canı sıkılmaya başladı. Elleriyle mum ışığında figürler yapması bile onun canının sıkıntısını geçirememeye başlamıştı. Aklından korku hikayeleri geçirmeye başladı. Ellerini yıkamak için elinde mumla banyoya gitti. Ellerini yıkarken bir an için aynaya baktı ve mum ışığındaki yansıması, her sabah aynada gördüğü gibi değildi… Yüzünde çizgilerin olduğu kırk yaşındaki yansımasını gördü. Sanki ışıklar kesikken aradan yirmi beş yıl geçmişti… Kendini, bu görüntünün mum ışığının yansımasından kaynaklığına inandırmaya çalışırken merakından aynaya daha da yakından baktı. Aynada kendini gördüğü yer evlerinin banyosu değildi. Aynaya daha da yakından baktı ve aynı diğer tarafına, idealar alemine geçiş yaptığını fark etti. Oradan kendi banyosuna bakmak istedi fakat belli bir yüzünün olmadığını fark etti. Kötü bir rüyadan uyanmak istermişçesine sabunu eline aldı ve yıkamaya başladı ellerini. Köpükler inci tanelerine dönüşüp etrafa saçılıverdi. İnci tanelerine basmamak için dikkat etti ve tekrar aynaya baktı. Bu sefer de altı yaşındaki çocuk hali karşısındaydı. Küçük kızın elinden tutmak istedi ama fenomenler alemine geçmeyi başaramadı. Oysa idealar alemine geçişi ne kadar da kolay olmuştu. Belki burası onu çağırmıştı. Hiçbir şey tesadüf olamazdı…

Ailesi, özellikle de ona çok düşkün küçük kız kardeşi çok geçmeden fark edecekti kızın yokluğunu. Bir anda aynanın önünde küçük kız kardeşi belirdi. Aynanın diğer tarafından ona bakan ablasının gözlerinin içine baktı bilinçsizce… Ablasını görebilmesine imkan yoktu.

Kız, ciğerlerindeki tüm nefesi toplayarak var gücüyle haykırdı ve sesi geri döndü kulaklarına… Daha fark edememişti idealar aleminde olduğunu ve burada her şeyin gölge oyunlarından ibaret olduğunu… İkinci kere haykırdı, bu sefer çıkan ses ona ait değildi. Tam o sırada ışıklar gelmişti. Ablasını sıcacık yatağında uyuyor zanneden küçük kız, küvette ablasının cansız cesediyle karşılaştı.
Kızlarını odalarında uyuyor zanneden anne ve baba eve geleli beş dakika olmuştu ki küçük kızlarının çığlığını duydular. Küvetteki bu talihsiz manzaranın kabus olduğuna kendilerini inandırmak isterlerken, kız cansız bedenine baktı ve ‘ben yaşıyorum’ diye haykırdı. Kimse artık onu duyamazdı. Aynanın önüne tekrar gitti ve bir daha dönmemek üzere idealar alemine geçiş yaptı.

Sonradan anlaşıldı, ışıklar kesikken ayağının kayıp düştüğünü ve oracıkta beyin kanaması geçirdiğini…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder