2 Ekim 2015 Cuma

Kızımın ilk yaşı için yazdığım kısa oyun;)

Oyunun adı: Cansın Artık Bir Yaşında / Yazan: Seda Tansuker / Türü: Kukla / Oyun Kişileri: Parmak kuklalar ve el kuklası *** Anlatıcı: Tavşan (El kuklası)- Gelin- Damat- Bebek- Noel Baba- Zürafa- Aslan- Ayı- Maymun- Geyik- Kurbağa- Fil- Martı- *** /Sahne 1- Tavşan / Tavşan: Merhaba. Bugün burada tatılar tatlısı Cansın’ın birinci yaş gününü kutlamak için toplandık. Bendeniz Tavşan. Rengimin pembe olması aldatmasın sizi. Aranızda, Cansın’ın Diş Buğdayı oyunundan beni hatırlayanlar olacaktır. İşte o oyundan sonra beni ormanda yakaladılar ve üzerimde deneyler yapmaya başladılar. Üzerimde yapılan bir deney sonucu rengim sonsuza dek böyle kaldı. Bir gün laboratuardan firar ettim ve şimdi karşınızdayım. Cansın’ın doğum gününe yine geç kaldım değil mi? Bildiğiniz üzere (gelin ve damat parmak kuklalarını takar) Cansın’ın annesi Seda ve babası Mehmet evlendikten dört yıl dört ay sonra Cansın bebek doğdu. İlk yılbaşlarını ailecek evde geçirdiler fakat işin aslı öyle değildi. Noel Baba yılbaşında Cansın’ın rüyasına girdi ve birinci yaş gününde yine geleceğini söyledi. Şimdi birinci yaş gününü izliyoruz. /Sahne 2- Tavşan, Noel Baba ve Bebek/ Noel Baba: Ho-ho-ho-ho merhaba Cansın bebek. Bebek: Agu. Noel Baba: Şimdi rüyanda benimle tüm dünyadaki hayvanları ziyaret etmek ister misin? Bebek: Agu. Noel Baba: Bunu evet olarak kabul ediyorum. Haydi dal uykuya güzel bebek. Tavşan: Böylece Bebek rüyalar alemindeyken beraber tüm dünyadaki hayvanları ziyaret ederler. /Sahne 3- Noel Baba, Bebek ve hayvanlar / (Hayvan parmak kuklalar takılır.) Kuklalar: Merhaba Cansın. Hoş geldin. Senin gibi tatlı bir bebek görmeyeli uzun zaman olmuştu. Nasılsın? Bebek: Agu. (Ağlar) Kurbağa: Korktu herhalde. O zaman onu bir şarkı ile yatıştıralım. Ne dersiniz seyirciler? ‘Küçük kurbağa küçük kurbağa kuyruğun nerede? Kuyruğum yok, kuyruğum yok yüzerim derede’ Haydi bu sefer hep beraber söyleyelim. ‘Küçük kurbağa küçük kurbağa kuyruğun nerede? Kuyruğum yok kuyruğum yok yüzerim derede.’ Ayı: Bence ona bal verelim. Artık ne de olsa bir yaşında ve bal yiyebilir. Martı: Sen hep sadece mideni mi düşünürsün? Canım, sana doğum günü hediyesi olarak uzaktan kuzenim Johnathan Livingston’un kitabını hediye edeceğim. Aslında seni kanatlarımın üzerine alıp dünyayı dolaştırmak isterdim. Geyik: Martıcığım bırak geyik muhabbetini sen önce karnını doyur. Artık denizlerde balıktan çok çöp olduğundan sokaktaki çöplerden ya da kediler için konulan mamalardan besleniyorsun. Bir deri bir kemik kaldın. Bu halinle mi Cansın’ı kanatlarının üzerine koyup dünyayı gezdireceksin? Martı: Bu benim suçum değil, bizleri düşünmeden doğayı kirletenlerin suçu. Maymun: Doğa demişken merhaba Cansın ben ormanlar kralı Goril’in kuzeni Maymun. Aslan: Öhö öhö ormanlar kralı asıl benim! Maymun: Bu konuda seninle tartışmaya girmeyeceğim. Ne o bir de cebinden kral tacı mı çıkartıyorsun? Zürafanın düşkünü beyaz giyer kış günü! Zürafa: Arkadaşım bana laf atmasana! Ayrıca benim memleketimde her daim yaz. Ayrıca bu kadar böbürlenme deveden büyük fil var. Fil: Evet, karada yaşayan en büyük hayvan ben olduğum için krallık benim hakkım. Sevgili Noel Baba, senden bir ricam var. Ne olur hediyelerinin içinde bizim dişlerimizden yapılma hiçbir hediye olmasın olur mu? Sürümden pek çok kişi dişleri yüzünden artık burada değil. Geyik: Benim de pek çok arkadaşımın kafası av evlerinin duvarında süs olarak asılı. Buna çok üzülüyorum. Ayı: Aynı şekilde benim de tanıdıklarım var aynı evlerde halı niyetine yere serilen. Kurbağa: Ya ben ne yapayım insanlar benim bacağımın yemeğini leziz buluyor. Martı: Yeter, Cansın’ı üzmeyin doğum gününde. Güzel şeylerden konuşalım. Eminim ki büyüdüğünde o da annesi gibi hayvan sever olacaktır. Noel Baba: Evet sevgili Cansın artık rüyadan uyanabilirsin. Seneye yine görüşürüz! /Sahne 4- Tavşan/ Tavşan: Şimdi pasta kesme zamanı! Nice mutlu yaşlara!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder