4 Haziran 2014 Çarşamba
05.06.2014 / Maltepe Anadolu Lisesi / Coğrafya dersi için yazdığım "İstanbul Senfonisi" oyunu;D
Mezunu olduğum Maltepe Anadolu Lisesi'nde coğrafya dersi yıl sonu gösterisi için sevgili coğrafya hocamın ricası üzerine yazdığım, çok beğeni alan İstanbul Senfonisi adlı oyunum;DD (İlk öğretim için; "Okul Sevgisi", "Kurdun Ağzından Kırmızı Başlıklı Kız Masalı", "Red Kit Daltonlara Karşı" ve "Burnu Yenen Ağaç ile Virüsçük" oyunlarım da mevcut;D)
*****************İstanbul Senfonisi Oyun************************
Oyun Kişileri: Yaşlı Adam, Genç (Kız ya da erkek olabilir), Satıcı ve Arkadaş.**
Önemli Notlar:
*Kaynak olarak; İstanbul türküleri, Orhan Veli Kanık’ın İstanbul’u Dinliyorum Gözlerim Kapalı şiiri ve Karagöz-Hacivat metinlerinden yararlanılmıştır.
*Oyun aynı bankta tesadüf eseri yan yana oturan biri yaşlı diğeri genç iki kişinin eski-yeni / hoşgörü-hoşgörüsüzlük çatışmaları olacaktır.
* Oyunda dört mevsimi satıcı üzerinden göreceğiz. Mevsime göre oyuncuların ilkbaharda ince hırka; yazda şapka; sonbaharda yün hırka ve kışın bere takması mevsim geçişlerini kolaylaştıracaktır.
*Satıcı ilk baharda: patlıcan / yazın: mısır / son baharda: kestane / kışın: boza satar.
*Satıcı İlk baharda: “Üsküdar’a gideriken aldı da bir yağmur” / Yazın: “Biz Heybeli’de her gece mehtaba çıkardık” / Son baharda: “Ada sahillerinde bekliyorum” / Kışın: “Beyoğlu’nda gezersin gözlerini süzersin” diye mırıldanarak sahneye girer. Satıcının her sahneye girişinde bir İstanbul türküsü mırıldaması epik bir ortam yarattığından oyun yazılı yerler dışında doğaçlamaya ve ‘biz burada oyun oynuyoruz seyirciler’ düşüncesine açıktır.
*Önemli olan oynarken keyif almanızdır. Siz keyif alırsanız sizi seyreden arkadaşlarınız da keyif alacaktır. Başarılar dilerim.
**********************************************************
İlk bahar
Adam: İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı. Önce hafiften bir rüzgar esiyor. Yavaş yavaş sallanıyor.
Genç: Amca bir bakmışsın cüzdan yok. Gözlerin kapalı değil gözlerin açık dinlemelisin.
Adam: Doğru diyorsun evladım eskisi gibi değil şimdi hiçbir şey.
Satıcı: Üsküdar’a gideriken aldı da bir yağmur. Patlıcan satıyorum. Patlıcan almak isteyennnn?
Adam: Eskiden mevsimleri pazar tezgahlarından anlardık şimdi ise basıyorlar hormonu her mevsimde her şey bulunuyor.
Genç: Amcacığım tamam da ne güzel işte bolluk var. Canın kış vakti patlıcan istedi git markete al niye üzülüyorsun?
Yaz
Adam: İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı. Kuşlar geçiyor yükseklerden sürü sürü, çığlık çığlık.
Genç: Bir tanesi üzerime pisledi galiba.
Satıcı: Biz Heybeli’de her gece mehtaba çıkardık. Mısırcı geldiii! Süt mısır!
Adam: Eee evladım sen kimi bekliyorsun?
Genç: Arkadaşımı.
Adam: Öğrenci misin? Kaça gidiyorsun?
Genç: Lise ikiye amcacığım.
Adam: (Karagöz gibi) Sen davul çalmayı bilir misin?
Genç: (Hacivat gibi) Haydi doğru hapse.
Adam: (Karagöz gibi) Ne hapsine Karagöz’üm?
Genç: (Hacivat gibi) Bekçinin davulunu çalayım, polisler yakalasınlar.
Adam: (Karagöz gibi) Yani Karagöz’üm manicilerin çaldığı gibi. Davulun var mı?
Genç: (Hacivat gibi) Ben onu kırdım, kasnağıyla su ısıttım, çocuğun bezlerini yıkadım.
Adam: Karagöz ve Hacivat neredeyse unutuldu. Bilmene sevindim.
Genç: Daha yeni ders olarak gördük. Birbirlerini yanlış anlamalarından çıkan komik durum hoşuma gidiyor. Bizim Karadenizli bir görevli var okulda. Bazen ne dediğini anlamıyoruz, o da bazen bizi anlamıyor ama hep beraber çok gülüyoruz.
Adam: Zaten önemli olan beraber gülebilmek değil mi evladım? Müzikte bile her enstrümanın farklı ses özellikleri vardır. Tıpkı başka yerlerden gelmiş insanlar gibi. Notalar ise hepsinde yedi tanedir. Tıpkı İstanbul’un yedi tepe üzerinde kurulu olması gibi.
Son bahar
Adam: İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı. Serin serin Kapalıçarşı, cıvıl cıvıl Mahmutpaşa…
Genç: Amcacığım sen İstanbul’u dinliyorsun da İstanbul’da kimse birbirini dinlemiyor. Sadece gürültü. Trafik desen, kalabalık desen burada.
Adam: Evladım senin kalabalık dediğin zenginlik aslında. Her çeşit kültürün birleştiği, herkesin birbirinden bir şeyler öğrendiği yer aslında burası. Düşünsene üst üste kaç medeniyete ev sahipliği yapmış?
Genç: Evet tarih dersinde okuduk.
Adam: Topkapı Sarayı’nı, Yerebatan Sarnıcı’nı, Ayasofya’yı, Arkeoloji Müzesi’ni, Kız Kulesi’ni, Galata Kulesi’ni… daha nice yerleri gezdin mi? Tarih gezerek öğrenilir evladım.
Genç: Birkaçına okulla gittik. Birkaçını da internetten üç boyutlu gezdim.
Adam: En çok hangilerini beğendin?
Genç: Okulla gittiklerimi. Çünkü tarihi hissetmek, dokunmak, koklamak beni etkiledi.
Satıcı: Ada sahillerinde bekliyorum… Kestanciii. Kestaneci geldiii. (Seyirciye) Kestane isteyen?
Adam: Kestaneci bana üç yüz gram kestane verir misin?
Satıcı: Al amcacığım.
Adam: İster misin evladım? Gel beraber yiyelim.
Genç: Teşekkür ederim.
Kış
Satıcı: Beyoğlu’nda gezersin gözlerini süzersin. Bozacıııı. (Seyirciye) Boza isteyen var mı? Sen? Ya sen?
Genç: Amcacığım boza içer misin?
Adam: Sağ ol evladım, çok severim ama şekerime dokunuyor.
Arkadaş: Ancak gelebildim kusura bakma.
Genç: Ooo seni beklerken mevsimler değişti. Haydi gidelim. Amcacığım tanıştığıma memnun oldum. Play station oynamaya gidecektik ya diyorum ki hava soğuk ama Samatya’ya gidip balık ekmek yesek ardından da oradaki kahvede sıcacık bir çay mı içsek?
Arkadaş: Bilmem ki…
Genç: (Amcaya gülerek) Sonra da Yedikule Zindanları’nı gezeriz. ‘Tarih gezerek öğrenilir’ demişti bir arkadaşım. Haydi gidelim.
***************************SON**********************
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder