21 Aralık 2009 Pazartesi

Milliyet Sanat Dergisi 2008 Aralık Sayısı yazım 'Hormonal Vaziyetler'


HORMONAL VAZİYETLER


SEDA TANSUKER


’’Testosteron’’ / Yazan; Andrzej Saramonowicz /Çeviren; Neşe Taluy Yüce / Yöneten; Kemal Aydoğan / Sahne Tasarımı; Bengi Günay / Işık Tasarımı; İrfan Varlı / Müzik; Tolga Çebi / Oynayanlar; Metin Coşkun, Fırat Tanış, Emre Karayel, Mert Fırat, Timur Acar, İnan Ulaş Torun.


SENARİST, rejisör, oyun yazarı ve film yapımcısı Polonyalı Andrzej Saramonowicz’in on parmağındaki marifetlere üretken genç bir dramaturg sıfatını da ekleyebiliriz. Yazarın ilk kez 2002’de Varşova’da sahnelenen ’’Testosteron’’ adlı oyunu, 2007 yılında sinema filmi olarak da çekilmişti. Oyun, yeni tiyatro sezonundan itibaren de Oyun Atölyesi’nde seyircisiyle buluşuyor.


Dekor olarak Salvador Dali’nin ‘’Mae West’in Yüzü’’adlı çalışması çarpıyor. Bu çalışma oyunun bütünlüğüne uygun olarak başarılı bir seçim olmuş. Çünkü erkek dünyasının tam anlamıyla ‘ipliğini pazara çıkaran’ Testosteron’da kadın sadece cinsel bir sembol. Oyunda kuş bilimci, mikrobiyolog, gazeteci, baterist, avukat, garson ve damadın babasından oluşan yedi erkek oyuncu olmasına rağmen hiç kadın oyuncu yok. Asıl başrol var olmayan kadın karakter Alicja üzerinden tüm kadınlar…


Suçlu bulundu


’’Testosteron’’da, erkeklerin bakış açısını gazeteci Tretyn’in repliğiyle özetleyebiliriz: ’’Erkeklerin kadınlara olan yaklaşımları çok basittir, ama bu basitlik dürüstlük de içerir. Her erkek dişisine cinsel bir obje olarak yaklaşır.’’


Dekorda ayrıca Mae West’in ekran biçimindeki gözlerinden yönetmen Quantin Tarantino’nun ’’Rezervuar Köpekleri’’den kareler görüyoruz. Filmi seçme nedenlerinden biri; oyunda da olayların başlangıcının değil sadece sonuçlarının görülüyor olmasıdır.


Bir ‘kuş bilimci’ ile ‘rock yıldızının’ iptal edilen düğünü var ortada. Düğünün iptal olma sebebi geline ’’Kocalığa kabul ediyor musunuz?’’ diye sorulduğunda ’’Hayır’’ diyerek kalabalıktan birini işaret etmesi ve onu öpmesi… Bunun üzerine kavga çıktığını oyunculardan dinleriz.


Düğünden sonra kutlama yapmak için kiralanmış mekânda çok bilmiş bir garson ve içeri kavga ederek giren erkekler… Uğruna kavgalar edilen gelinin şahsında tüm kadınlar erkek muhabbetinin içinde inceleme konusu olarak masaya yatırılır. Neticede varılan kanı tek suçlunun ’’Testosteron Hormonu’’ olduğu...


Başarılı oyunculuk


Metin Coşkun, Fırat Tanış, Emre Karayel, Mert Fırat, Timur Acar, İnan Ulaş Torun ve Tuna Kırlı’nın performanslarına denilebilecek tek söz var: Hepsi çok başarılı… Oynarken çok eğlendikleri her hallerinden belli çünkü bu enerji seyirciye de yansıyor.


’’Testosteron’’un yönetmeni Kemal Aydoğan, Marks’ın ’’Anlamaya çalışmak yerine değiştirmeye çalışın’’ sözünden yola çıkarak oyunu sahnelediğini belirtiyor: ’’Tanrı’ya şükür ki bizi anlamayıp nefret edenler var. Egemen olan şeyleri, kendimiz dahil, alaşağı etmek istiyoruz. Sanat yapmıyoruz. Kendi yüzümüze vuruyor ve bunu paylaşıyoruz. Bizi izlemeye gelen 5 bin kişiye kötü mü tiyatro yaptık? Türkiye’de tiyatro yapmak için birçok neden olabilir. Neden bu ülkede 5 bin kişiye sanat yapmamız gerekiyor? Biz nasıl tiyatro yaparsak onların hoşuna gider? Onların bizi izlemeye gelmeme seçimlerini merak ediyorum.’’


Gazeteci Tretyn rolündeki Mert Fırat; ’’Turnedeyken, belli bir kitlemiz olmadığını görüyoruz. Her kitleden; eğitimli, eğitimsiz kime oynarsak aynı şeyi anlayacak. Seyirciye kral çıplak diyecek halimiz yok.’’ Diyor.


Komedi türündeki eserde 18 yaş sınırı konulması; küfürlü kelimeler ve cinsellik içermesinden kaynaklanıyor. Fakat öte yandan bir bağlama oturtulmuş küfürler seyirciye batmıyor. Çünkü gerçek yaşamın parodisidir sahnede izlenen…


’’Testosteron’’bu gidişle, başta ‘Evlilikte Ufak Tefek Cinayetler’ oyunu olmak üzere Oyun Atölyesi’nin kapalı gişe oynayan oyunlarından biri olmaya aday. Biletler bitmeden alıp iki saat boyunca erkeklerin kapalı dünyasını afişe eden oyunda erkeklerin kadınlara bakış açısını öğrenin derim ben…


’’Testosteron’’ 18, 19, 20, 21, 25, 26, 27 ve 28 Aralık’ta Oyun Atölyesi’nde izlenebilir.


(0216) 345 39 39 / www.oyunatolyesi.com

Cumhuriyet Gazetesi’nin 15 Mart 2008 tarihli Hafta Sonu ekindeki söyleşim



KİRALAR SÜRGÜNÜ KOCA BİR ŞAİR


SEDA TANSUKER


Cemal Süreya Derneği’nin hazırladığı Cemal Süreya’dan Sonra kitabı, şairi tanımak için iyi bir fırsat…


Ünlü şair Cemal Süreya hakkında kaleme alınan yazılardan oluşan ’’Cemal Süreya’dan Sonra’ adlı kitap Artshop Yayınevi’nden çıktı. Yayınevi sahibi Vedat Akdamar’ın editörlüğünü yaptığı, Cemal Süreya’nın çok sevdiği Hatay Lokantası’nın ortağı Mehmet Ali Işık’ın destek verdiği kitapta şairin şiirleri de yer alıyor. Kitap Cemal Süreya Derneği tarafından derlendi.


Cemal Süreya’nın sağlında Hatay Lokantası’nda imza günleri düzenlediğini ve resim sergileri açtığını belirten Mehmet Ali Işık, Cemal Süreya Derneği‘nin kuruluşunu şöyle özetliyor;


’’Cemal Süreya Derneği, Zuhal Tekkanat ile birlikte İsmet Kemal Karadayı’nın da desteğiyle 2003’te kuruldu. Önce Hatay Lokantası’na, sonra Moda’da sabit pazarda bir dükkanda dostlarla bir araya geldik. Altı ay gibi kısa bir ömrümüz oldu. Oradan Küçükbakkalköy’e taşındık. Burada da fazla kalamadık. Sağlığında kendisinin olduğu gibi derneği de sürgün yaşadı. Beş yılda üç mekan değiştirmek zorunda kaldık. Şu anda son mekanımız İçerenköy’de sanat dostlarıyla derneğimiz faaliyetlerine devam ediyor. Dernek kurulduktan kısa bir süre sonra Cemal Süreya hakkında çıkan bunca yazının heba olmaması için bunları bir kitapta toplamaya karar verdik. Böylece ‘Cemal Süreya’dan Sonra’ fikri ortaya çıktı. Bunda Doğan Hızlan,’ın ‘Bu kadar yazılar ve konuşmalar oluyor, bunlar kitaplaştırılmalı’ yazısının da payı var. Bir kitap daha yayımlamayı planlıyoruz.’’


Mehmet Ali Işık, Cemal Süreya ve Hatay Lokantası arasındaki bağı da şöyle anlatıyor; ’’1979’da Hatay Lokantası’na ortak olduktan sonra Cemal Süreya buraya gelmeye başladı. ‘Günlükler’inde ve ‘Günler’ kitabında buradan bahsetmeye başlamasıyla sanat çevresi lokantayı tanımaya başladı. Cuma günleri Cemal Süreya ve arkadaşları Hatay’a geliyorlardı. Günlükleri o sırada Milliyet Sanat dergisi ve Hürriyet Gösteri dergisinde yayımlandı. 1985 yılında Kadıköy şubesi kapandı, şu anki yerimiz olan Bostancı’ya taşındı.’’


Hatay Defterleri’nin nasıl doğduğunu sorduğumuzda Işık, ’’Cemal Süreya 1983 yılında bir akşam bana ‘Söz uçar yazı kalır’ diyerek defter aldırdı. Defterin ilk yazısı, Hatay’ın en yaşlı müşterisi olan Cevat Dereli’nin ‘İsmimiz sarhoşa çıktı ne mutlu bana’ yazısıydı. Defterlerin orijinalleri, derneğin kütüphanesinde korunuyor. Derneğimize bir yer bağışlayan olursa Cemal Süreya ile birlikte adını yaşatacağız.’’


Mehmet Ali Işık, Cemal Süreya’nın yaşamını yitirmesinden sonra her yıl Hatay Lokantası’nda, şairin ölüm yıldönümü olan 9 Ocak’ta anma toplantısı düzenlediklerini söylüyor. Cemal Süreya Derneği’nde şairin özel eşyaları da sergileniyor. Dernek ayrıca imza günleri ve resim sergileriyle onu sevenlere ve şairle yeni tanışanlara hizmet veriyor.