11 Ekim 2013 Cuma
Diren Karaburun! - Son yazdığım öykülerden...
(Kadıköy Belediyesi Geçici Hayvan Bakım Merkezi'nde bu öyküyü yazdıktan yaklaşık bir ay sonra vefat eden Karaburun'un anısına...)
O, on sekiz yıldır sokakta yaşayıp hayatta kalmayı başarmış ender ve şanslı köpeklerden biri…
Eski adı, Tombiş olduğu için Dobi’ymiş ama yıllar içinde herkesin Karaburun olarak gönlüne taht kurmuş. Bir yaşına kadar bir temizlik şirketinin köpeğiymiş, o kadar özgür ruhlu bir köpekmiş ki orayı terk ettikten sonra Sahrayıcedit’teki eski adıyla İntaş, yeni adıyla Milli Hakimiyet Parkı’na gelmiş. Parkın karşısındaki mobilyacıyla dost olmuş. Dükkan kapanınca parkta yaşamaya başlamış. Seneler içinde gündüzleri dışarıda gönlünce gezmiş, parkta neşe içinde çocuklara havan sevgisi aşılamış, geceleri ise Sahrayıcedit’in melekleri tarafından apartmanın içinde konaklamış.
Meleklerden Esra Hanım, çalıştığı okuldan çocukların yemediği yemekleri ona getirmeyi alışkanlık haline getirmiş. Böylece hem yemekler israf edilmiyor hem de sokaktaki bir canın karnı doyar olmuş. Zaman içinde semtin maskotuna dönüşen Karaburun’a semt sakinleri yemek getirir olmuş, onu hiç aç bırakmamışlar. Aşıları, Ebru ve Arife Hanım tarafından düzenli olarak Göztepe Veteriner Kliniği’nde yaptırılmış. Meleklerin arasında görev dağılımı varmış. Tatillerini bile Karaburun’a dönüşümlü bakacakları şekilde yapar olmuşlar ve imece usulü bakarak Karaburun’u on sekiz yaşına kadar getirmişler. Sahrayıcedit melekleri kimler mi? Başta Saliha Hanım, Ebru Hanım, Serra Hanım, Esra Hanım, Arife Hanım, Neşe Hanım, Nevin Hanım, Nusret Hanım, Suna Hanım, Gülseren Hanım, Neriman Hanım ve İnci Hanım olmak üzere daha pek çok melek var.
Çay bahçesinin eski sahibi Kaya Bey’in başta Karaburun, Fıdıl, Badem, Fındık ve Lessie olmak üzere sokak köpeği ve yirmiye yakın kedinin üzerinde emeğinin büyükmüş. Onların barınmasına izin verip hem de mahallelinin onlara yemek vermesine hiç kızmazmış. Meleklerden, yetmişli yaşlarının başındaki Neriman Hanım’ın dizinde protez olmasına ve altmışlı yaşlarının sonundaki Gülseren Hanım’ın hayvanlara alerjisi olmasına rağmen hiç üşenmeden Karaburun’u elleriyle beslemişler ta ki Karaburun barınağa getirilene kadar…
Yıllar önce kuduz vakaları varken, ‘parktaki köpekleri toplayacağız’ denildiği için mahalleliler seferber olmuş. Hatta meleklerin içinden altınlarını satan bile olmuş sırf Pendik’te özel bir yerde geçici olarak yirmi gün kalsın, diğer köpekler gibi sahipsiz sanılıp götürülmesin diye…
Karaburun’un aşk maceralarına gelince, Fıdıl ile büyük bir aşk yaşamış ama ondan bebekleri olmamış. Onun gibi kuyruksuz doğan ilk bebekleri ise Fıdıl’ın annesinden olmuş, onlar da hemen eş-dost tarafından sahiplendirilmiş. Karaburun’un kuyruğu doğuştan mı küçük yaşta mı olduğu hala bir muamma. Anne ise Belediye ekipleri tarafından götürülmüş. Parkta doğan Badem’i ise koynunda büyütmüş. Karaburun’un büyük aşkı Fıdıl’ın ise çalındığından şüpheleniyor, bir gün kulübesiyle ortalıktan kaybolmuş… Karaburun yasa girip kilo vermiş. Meleklerden Saliha Hanım ise Fıdıl’ın kaybolmasından sonra uzun süre parka girememiş.
Karaburun, yakın zamana kadar küçük çapkınlıklar için arada üç gün kaybolur sonra geri dönermiş. 2012’de ilk kez uzun süre ortalıktan kaybolmuş. Aradan yirmi gün geçmiş yok! Her yere, tüm barınaklara bakılmış, yine de bulunamamış. Ebru Hanım’ın bir gün telefonu çalmış ve Kadıköy İskelesi’nde görüldüğü söylenmiş. Sahrayıcedit’ten yola çıkan Ebru ve Nevin Hanım, tüm Kadıköy sahilini aramışlar. Yolda gördükleri herkese; ‘Kuyruğu olmayan, sarı bir köpek gördünüz mü?’ diye sormuşlar. Bir simitçi, Balon’un orada gördüğünü söylemiş. Kim tarafından oraya getirildiği hala meçhul. Sonunda Karaburun’u bulmuşlar. Karaburun’u hiçbir taksici kabul etmemiş. Bunun üzerine Sahrayıcedit’teki veteriner arabasıyla imdadına yetişmiş, parka yuvasına elbirliğiyle geri getirmişler.
Hayvanların yaşlılığı, insanların yaşlılığından daha zor. Artık on sekiz yaşında olduğundan sığındığı apartmanın basamaklarından çıkamaz olunca parkın önündeki, Siteler Durağı’nı mesken tutmuş. Otobüs durağında yaşaması bazı insanların tepkisini çekmiş. Hakkında uyuz ihbarı yapılarak Ataşehir Barınağı’na getirilmiş. Melekler onu barınaktan bin bir zorlukla geri çıkarmışlar. Tekrar durağa geri dönen Karaburun, günlerden bir gün tüm tüylerini parçalamış, onu üzerinden kanlar akar vaziyette bulmuşlar. Derisi meğer yatmaktan tahriş olmuş ve yaraların içi kurtlanmış. Melekler, Karaburun’u hemen Sahrayıcedit’teki Feridun Bey’in muayenehanesine götürmüş. Yarası kazılmış ve seksen beş gün kafasında Elizabeth başlığı ile tedavi edildikten sonra faturayı melekler yine imece usulüyle ödemişler. Kurtarıcısı Ebru Hanım, arabayla gezmeyi çok seven Karaburun’u tedavi sonrasında parka geri getirdiğinde mevsim yaz olmuş. Karaburun, parka döndüğü için çok mutluymuş ama süs havuzundan su içmek isterken arkasından bastonla onu iten biri olmuş. Havuza düşüp çırpınan Karaburun’u Mehmet Bey havuzdan çıkararak hayatını kurtarmış. Karaburun’dan rahatsız olan bazı kişiler yeniden belediyeyi aramışlar ve artık Karaburun ölene kadar barınakta kalmak zorunda bırakılmış.
Melekler her hafta, mahkum ziyareti misali onu ziyarete gelir olmuşlar. O ölene kadar da gelmeyi sürdüreceklerini söylüyorlar. Tek dilekleri ömrünün bu son günlerinde, bahçesi müsait olan sıcak bir evde huzur içinde geçirmesi. ‘Keşke sahiplenilse ve son zamanlarını orada geçirebilse içimiz rahat eder, ölene kadar mama masraflarını da karşılarız’ diyorlar.
Barınak’ta yaşlanan ve son günlerini huzurlu geçirmesi için hayvanlara evlerini açan aileler olmuş. Aynı şey neden Karaburun için de olmasın? Barınakta Karaburun gibi ömrünün son zamanlarını geçiren pek çok hayvan var. Aklınıza olsun, burada para kabul edilmiyor ama suluk ve üstü kapalı yemlik ihtiyacı var. Ayrıca okunmuş dergi ve gazete bağışı da kabul ediliyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder