19 Kasım 2012 Pazartesi
30 Ekim 2012 Salı
KADIKÖY BELEDİYESİ GÖRME ENGELLİLER KÜTÜPHANESİ'NDE Gönüllü Seslendirdiğim Kitaplar
http://gormeengelliler.kadikoy.bel.tr/altsayfa.aspx?id=2056
Tanrıların Babası Zeus-
Büyük Sözleşme-
İstiridye Çocuğun Hüzünlü Ölümü-
Spinoza-
Tanrısal Öngörü-
İnsanın Yaşayan Geçmişi-
Sarkaç-
Benim Prens Adalarım-
Eski Önasya ve Mısır'da Müzik-
Ruhun Kalorisi Müzik ve Tarihi-
Kaybolmuş Dünyalar / Mısırlılardan Mayalara-
Roma Dini-
Bu Adreste Bulunamadı-
1884 / El Yazmaları-
Engelli El Kitabı(http://eyayinlar.mkutup.gov.tr/kkitap/kayitview.php?id=32464)-
Mozart'ı Kim Öldürdü? Hayd'ın Kafasını Kim Kesti?-
Marx Neden Haklıydı?-
Kırkının da Kulpu Kırık Kırk Türk--
Büyük Sanatçıların Gizli Hayatları-İcatlar Atlası-Sanat Atlası-Aztek Uygarlığı-Ebekulak-Hayat Bilgisi 2-Kediler için Adab-ı Muaşeret- Arı Maya-Engelli Koşu Gibisin Sevgilim-Futbol Spor Ve Oyun-Gübre Kralı
http://www.gazetekadikoy.com.tr/pdf/1422013151518803dosya8.pdf
14 Ekim 2012 Pazar
ALT O - Şefin Tavsiyesi Oyuncuları
Şefin Tavsiyesi Oyuncuları
http://www.stoyunculari.com/
"ALT O"
Yazan / Oynayan: Ezgi Gizem Gülümser
Dramaturg / Yöneten: Seda Tansuker
Dış Ses: Suat Ünaldı
Dekor tasarım & Uygulama: Billur İpek Şenol, Seda Tansuker
Müzik: Richard Laniepce
Medya tasarım: İlker Çetinkaya, Vahap Yaramış
Teaser: Başak Savaş
“Alto saksafon mu çalmak istiyorsun?”
Ezgi Gizem Gülümser’in yazıp-oynadığı, Seda Tansuker'in dramaturjisini yapıp-yönettiği “Alt O” adlı oyun, Şefin Tavsiyesi Oyuncuları tarafından 2013-2014 sezonunda, 06.01.2013 saat 20.00'den itibaren ocak ayı boyunca her pazar aynı saatte Taksim Rumeli Han’da bulunan Factory Music & Art Performance Club’da seyirciyle buluşuyor. Taksim uzak, sadece Kadıköy'e gelirim diyenler için ise Anadolu yakasında 12.01.2013 saat 20.30'da 'Öykü Sahne'de bekleniyorsunuz.
“Onlar, kargaları hep kafiye olsun diye yazdım sandılar o şarkıma. Ama öyle değil işte, o kadar basit değil…”
Siz de hiç bilmediğiniz bir şeye inanıp söylediniz mi sırf sevdiğiniz müzisyenin şarkısı diye?
“Aynı dünyada herkesin, kendine ait bir dünyası var. Ve herkes kendi kıtalarını, okyanuslarını oluşturmuş… Aynı coğrafyalar bile, sevgi bağlamında ayrı uçlar şimdi.”
Hani olur ya; bazen hiç tanımadığınız biri aklınıza yerleşir. Onu hiç tanımazsınız ama o kadar büyütürsünüz ki gözünüzde, onun erdemli gölgesi altında ezilirsiniz…
“İzm’lerim vardı, artık yoklar. Eskidiler ama ben ısrarla yenilerini inşa ediyorum: müzikizm, aşkizm, yalnızlıkizm…İzm!”
Bazen, hayatı karmakarışık hale getirdiğimizi fark ediyor ve yolda yürürken tanımadığınız yüzlere daha dikkatli bakıp ‘Hayat basit’ mi demek istiyorsunuz?
“Yalnızlık meslek ayırt etmiyor. Hepimiz yalnızlıkta çift vardiya işçiyiz!” O halde gelin, yalnızlığı evde bırakın çünkü Alt O’a davetlisiniz! Program ve iletişim adreslerimiz aşağıdadır.Program ve iletişim adreslerimiz aşağıdadır.
Prömiyer: 06.01.2013 / 20.00
Program: Ocak ayı boyunca her pazar aynı saat ve mekanda sizi bekliyoruz…
Taksim Adres: Factory Music & Art Performance Club
İstiklal Cad. No:88/48 Rumeli Han C Blok Kat 1 Beyoğlu, 34430
Telefon; 0542 344 01 81 / 0507 770 74 86
salimari@msn.com / sedatansuker@gmail.com
Anadolu Yakası için: 12.01.2013 / 20.30
Kadıköy Adres: Öykü Sahne
Bahariye Caddesi Sakızgülü Sokak No:29 (Rexx Sineması'nın oradaki Burger King'in karşısı)
bilgi@tiyatroacikca.com / sedatansuker@gmail.com
Sevgi ve saygılarımızla
Şefin Tavsiyesi Oyuncuları
www.stoyunculari.com
https://twitter.com/stoyunculari
http://www.youtube.com/watch?gl=US&v=oYzNvH70xuo
Teşekkür ederiz...
Sayın Salim Arı ve Factory çalışanları, Sayın Sertaç Ayvaz ve Öykü Sahne çalışanları ile Sayın Damla Özen Kılıçoğlu-Togay Kılıçoğlu başta olmak üzere ‘KARMADRAMA’ya teşekkür ederiz.
BASINDA
http://www.istanbultiyatrolari.com/2012/12/21/sefin-tavsiyesi-oyuncularinin-yeni-oyunu-alt-o-6-ocakta-basliyor/ - http://www.oykusahne.com/sahne-takvimi.html - http://www.gazetekadikoy.com.tr/haberDetay.aspx?haberID=3531 - http://mimesis-dergi.org/2012/12/sefin-tavsiyesi-oyunculari-alt-o/ -
18 Eylül 2012 Salı
TEB OYUN Dergisi Yaz Sayısı (15) "Psikanalitik In-Yer-Face" Başlıklı Söyleşim
BAŞYAZI
Üstün Akmen
EDİTÖR YAZISI
Tijen Savaşkan
SANAT MARATONU
“Gece uzun da olsa güneş mutlak doğar!” / Aslı Öngören
Bu Tüzük Uygulanırsa Şehir Tiyatroları’nın Akıbeti Belirsizleşir! / Metin Boran'ın Engin Alkan ile söyleşisi.
Sanat maratonu düşünceler... / Ragıp Yavuz
DEĞERLENDİRME
“Türk Tiyatrosu’nda yönetmenler”in birinden Tal’in sorularına yanıtlar / Ahmet Levendoğlu
İZLENİM
Avrupa drama buluşması “şimdi için yavaşla!” / Nihal Kuyumcu
SÖYLEŞİ
Ayvalik’ta Tiyatro: “Sanat Fabrikası” Tijen Savaşkan
İZLENİM
Taylıeli, Şenlik Yeri / Nalân Özübek
SÖYLEŞİ
Psikanalitik In-Yer-Face / Seda Tansuker
ELEŞTİRİ
Yastık-adam-laşma / Pınar Şenel
ANISINA
ERGİN ORBEY
Ergin Orbey için yazı yazmak / Gülşen Karakadıoğlu
GÜNGÖR DİLMEN
“Büyülü Evrensellik” / Talat Halman
Bir Başyapıt: Midas’ın Kulakları / Sevda Şener
Türk Tiyatrosu’nun Büyük Kaybı / Hülya Nutku
Yönetmen Gözüyle / Yücel Erten
KİTAP TANITIM
Beki Haleva’nın, Koltès Otopsisi / Üstün Akmen
İksv’nin 40 yılında Ozan Sağdıç kitabı / Osman Şengezer
HABER
Müşfik Hoca’yı da Uğurladık
http://tiyatroelestirmenleribirligi.org/sayi-15
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Psikanalitik In-Yer-Face
Nur Can Kara’nın yazdığı Sen Olmak Nedir? (S.O.N)in-yer-face(yüzevurumcu tiyatro) bir oyun. In-yer-face İngiltere’de 90’lı yılların başında ortaya çıksa da ülkemizde yedi yıl öncesine kadar pek bilinmiyordu. Bir oyun, küfür ya da fiziki bağlamda sert sahneler içermezse ya da konusu uyuşturucu, cinayet ya da cinsellik olmazsa in-yer-face olamaz gibi bir algı gelişiyor. Yine de spermiyogram testi için ejekülasyon odasında başlayan ‘Sen Olmak Nedir?’ nereden geleceğini tahmin edemediğiniz kroşe ve aparkatlarla ruhunuzu mosmor bırakıyor. İlk on dakikada karakterin test için ‘boşalması gerekirken’ oyunun sonunda ruhen boşalmasına şahit oluyoruz. Bu test üzerinden ise doğduğumuz ilk andan itibaren yalnızlık ve kimlik kavramları psikanalitik olarak deşiliyor. Oyundan, kendinizle yüzleşmiş olmaktan yorgun ve dilinizde mutlaka iz bırakmış en az bir replikle çıkıyorsunuz.
Nur Can Kara’nın, oyun yazarı dalında 11. Direklerarası Seyircileri Tiyatro Ödülü’nü aldığı ‘Sen Olmak Nedir?’adlı oyunu, HALT tarafından seyirciyle buluşuyor. HALT kimlerden mi oluşuyor? Nur Can Kara, Onur Ekren ve Mert Turak'tan oluşuyor. Oyunu Onur Ekren yönetiyor; Mert Turak canlandırıyor.
Oyunda sıkça deşilen "kimlik", "yalnızlaşma" ve "ötekileştirilme" kavramları üzerine yazar Nur Can Kara ile röportajı aşağıda okuyabilirsiniz.
Seda Tansuker: “Sen Olmak Nedir? adlı oyununuzda kimlik, yalnızlaşma ve ötekileştirilme gibi kavramlar görünmez olmak üzerinden tartışılıyor. Siz hiç görünmez birini gördünüz mü?”
Nur Can Kara: “Evet, gördüm. Gittiğim bir iş görüşmesinde çay-kahve servisi yapan bir kadın vardı. Toplantının ortasında odaya girdiği halde kimse onun varlığını fark etmemişti. Önlerindeki çay ve kahveler kendiliğinden belirivermişçesine kimse tepki vermemiş, kadın odaya görünmez olarak girdiği gibi çıkmıştı. Oyunu seyretmiş olanlar için bu hikâye tanıdık gelecektir.”
ST: “Yazma süreci sizde nasıl işliyor?”
NCK:” Notlar alıyorum ve böylece düşünce, dolayısıyla yazma süreci başlıyor. Önce, aldığım notlara bakmadan yazıyorum, yazdıktan sonra ise bir bakıyorum ki zaten notlardakini yazmışım.
İlla bir ad verilecekse “bilinç akışı” diyebiliriz yazma türüme. Yazarken şu şöyle olsun bu buraya gitsin diye bir yönerge izlemiyorum, anlam yüklemiyorum. Yazdıktan sonra anlamı çıkıyor zaten.”
ST: “Sizce, anlatmak mı yoksa söylemek mi daha önemli?”
NCK: ”Anlatmayı değil, söylemeyi seviyorum. Anlatırken, karşındakinin anlamasıyla da yükümlüsün. Anlaşılıncaya kadar debelenmek, anlamın içini boşaltır. Söylemek ise öyle değil. Ben söylerim sadece…”
ST: ”Sen Olmak Nedir? manzum yazılmış bir oyun. Bu, bilinçli bir tercih mi?”
NCK: ”Oyunun, okunabilir de olmasını istemiştim. S.O.N’u öykü olarak da okuyabilirsiniz. Oyunda, bildiğimiz anlamda reji notları bulunmuyor. Bütün reji yönergeleri bölüm başlıklarında ve bizzat metnin içinde var. Gelecekte başka bir topluluk sahnelerse nasıl algılayıp uygulayacaklarını merak ediyorum.”
ST:”Size, neden bir erkek oyunu yazdığınız çok soruldu. Oyunu izleyen ya da okuyan biri için böyle bir derdinizin olmadığı açık. Yakın çevrenizi inceliyorsunuzdur, yazarken gözlemlerinizden ne derece yararlanıyorsunuz?”
NCK: “Evet, çevremi incelerim. Bu, her şeyden önce bir ‘insan’ oyunu. Dediğiniz gibi ‘erkek oyunu yazayım’ gibi bir derdim olmadı. Yakın insanlarımla kurduğum ilişki genellikle empati üzerinden geliştiğinden daha net görebiliyorum. Oyunun içinde bir mimik, olay veya replikle tanıdığım pek çok insan yer alıyor. Onların hepsi bana dahiller. Bu yüzden, kendimden ayırmam mümkün değil.”
ST:”The End “şarkısı ile oyunun kısaltması olan S.O.N’un bir araya gelişi tesadüf mü? Şarkının ve oyunun ortak noktası kimliği tartışması. Neden kimlik sorunu üzerinde yazmayı tercih ettiniz?”
NCK: ”İlham kaynağım Jim Morrison’ın ‘The End’ şarkısı. Çok iyi İngilizce bilmiyorum, şarkıyı bir gün anlamını bilmeden defalarca dinledim. Oyunu, bu şarkıyı dinleye dinleye yazdım ve yazma süreci boyunca şarkının anlamına bakmadım. Yazmaya başladığım ilk gecenin ortalarındayım şarkının ‘yeşil bir ejderha bir yılan birbirini kovalayan’ sözü oyun ile iç içe geçmiş oldu. S.O.N.; The End’e, yeşil ejderhaya ve Jim Morrison’a selam oldu. Aynı zamanda; karakterin eliyle konuştuğu ‘Canım Elizabeth bunu neden bize yapıyorsun?’ repliğinde Oğuz Atay’ın ‘Canım insan’ına gönderme var. Zaten herkes kendine, kendi eliyle yapmıyor mu ne yaparsa?
Kimlik konusunda ise; Jim Morrison, şarkı sözlerinde kimlik konusunu irdelerken şair Arthur Rimbaud’tan etkilenmiş. Benim de derdim kimlik. Dolayısıyla, biz aynı derdi paylaşan üç insan farklı zaman dilimlerinde bir araya geldik. Zaten, oyunun “Pardon, kim olduğunuzu düşürdünüz!” repliği eşik noktalarından biri. Belki de zamanın ruhu gerektirdiği için biz sırası gelenler ‘kimlik’ sorusu üzerinde kafa yorup bir şeyler söylüyoruz.”
ST:”Gündüz rakamlarla gece kelimelerle uğraşıyor, beynimin iki tarafını da kullanıyorum dediniz. Bu, sizin için besleyici oluyor mu?”
NCK: “Bir sigorta şirketinde finansal risk analisti olarak çalışıyorum. Dört yıl önce şirkette tiyatro kulübü kurdum. Orada da oyunculuk ve yönetmen yardımcılığı yapıyorum. Akşam eve gittiğimde ise eş ve annelikten sonra yazı yazıyorum. Akıl ne kadar çok çalışırsa o kadar çok hizmet ediyor. Ben biraz kölem gibi davranıyorum galiba ona. Her cephede her vasfıyla çalıştırarak.”
ST:”Bu kadar üretken birinin mutlaka yeni projeleri vardır. Ufukta yeni bir öykü kitabı ya da tiyatro topluluğunuz HALT için yazdığınız oyun var mı?”
NCK:” Şu an henüz roman mı öykü mü olduğuna karar veremediğim “Kırmızı Bukalemun”um ve ‘bir insanı neden severiz?’ sorusunu soran “Zeytin Çekirdeği” adlı bir oyunum var. HALT için ise yeni oyun seçeneklerimiz var, üzerinde çalışıyoruz.”
Nur Can Kara Kimdir?
İstanbul’da doğdu. Marmara Üniversitesi’nde okudu. Evli ve iki kız çocuğu var. Bir sigorta şirketinde çalışıyor. Öykü ve denemeler yazan Nur Can Kara, Oyunyaz ve Yeni Metin Yeni Tiyatro atölyeleri sürecinde de okuma tiyatrosu olarak sunulan Münafık (Talimhane tiyatrosu) ve Turnike (YMYT işbirliği ile Şehir Tiyatrolarında) adlı iki oyun yazdı. Sen Olmak Nedir? yazarın üçüncü oyunu.
5 Haziran 2012 Salı
ŞEFİN TAVSİYESİ OYUNCULARI
Şefin Tavsiyesi Oyuncuları 2010'da Seda Tansuker tarafından bir "deney alanı" olarak kuruldu.
2011 baharında, Seda Tansuker'in yazıp yönettiği "NE EDER NEBİLE" ile "YANSIMADAKİ YANILGI" oyunlarının ardından tiyatroya ortak olarak katılan Ezgi Gizem Gülümser'in yazdığı ve oynadığı "KAYBETMEK/PİYANİST" adlı oyun sahnelendi.
Piyanist rolünü ilk Tayfun Türkün, sonra Eyüp Bayşi oynadı. Bu oyun, 3 buçuk ay kadar İstanbul'da sahnelerde ve art clublarda oynadıktan sonra İzmir'e turneye çıktı. İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü'ne 'dışarıdan gelen ilk tiyatro topluluğu' oldu.
Şefin Tavsiyesi Oyuncuları 2010'da Seda Tansuker tarafından bir "deney alanı" olarak kuruldu.
2011 baharında, Seda Tansuker'in yazıp yönettiği "NE EDER NEBİLE" ile "YANSIMADAKİ YANILGI" oyunlarının ardından tiyatroya ortak olarak katılan Ezgi Gizem Gülümser'in yazdığı ve oynadığı "KAYBETMEK/PİYANİST" adlı oyun sahnelendi. Piyanist rolünü ilk Tayfun Türkün, sonra Eyüp Bayşi oynadı. Bu oyun, 3 buçuk ay kadar İstanbul'da sahnelerde ve art clublarda oynadıktan sonra İzmir'e turneye çıktı. İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü'ne 'dışarıdan gelen ilk tiyatro topluluğu' oldu.
2012 Haziran ayından itibaren Şefin Tavsiyesi Oyuncuları'nda "KAYBETMEK / PİYANİST" oyununda oyuncu olarak görev almaya başlayan Berkay Berkman, aynı zamanda ŞTO'nun İzmir ayağının yönetmenidir.
Şefin Tavsiyesi Oyuncuları'nda, kurucu SEDA TANSUKER yönetmenlik ve dramaturgluğa; EZGİ GİZEM GÜLÜMSER ise yazarlık ve oyunculuk yapmaya devam etmektedir. 2012-2013 tiyatro sezonunda ise:, Seda Tansuker 'in yönettiği, Berkay Berkman'ın da oynadığı perdelik dram "KAYBETMEK / PİYANİST" (Festival ve özel gösterimler hariç İzmir'de) oynanmaya devam edecektir. -
2012-2013 Sezonunda sahnelenecek "Alt O" oyunumuz ile geçirdik. http://www.youtube.com/watch?gl=US&v=oYzNvH70xuo -
04.10.2013'te hayvanlar yararına Seda Tansuker'in yazdığı, Ezgi Gizem Gülümser'in yönettiği ve baş rollerini Seda Çetin ile Ezgi Gizem Gülümser'in paylaştığı "Mavi Yengecin Dünyası" adlı oyunu sahneledik. - http://www.sondakika.com/haber/haber-4-ekim-hayvanlari-koruma-gunu-icin-iki-farkli-5140322/ - www.kadikoyunkopekleri.org - http://www.gazetekadikoy.com.tr/pdf/1010201314238296dosya9.pdf - http://www.haberler.com/4-ekim-hayvanlari-koruma-gunu-icin-iki-farkli-5140322-haberi/ - http://arsiv.gercekgundem.com/?p=569823 - https://www.facebook.com/photo.php?fbid=538966319519473&set=a.112588632157246.20485.112587108824065&type=1 - http://atasehirhabercigazete.com/haber_detay.asp?haberID=2900 -
********************************
************************************************************************************
Şefin Tavsiyesi Oyuncuları'nda, kurucu SEDA TANSUKER yönetmenlik ve dramaturgluk yapmaya devam etmektedir. Diğer ortak EZGİ GİZEM GÜLÜMSER ise yazarlık ve oyunculuk yapmıştır. Ekim 2013'ten itibaren Seda Tansuker tek başına yola devam etmektedir. -
Okuma tiyatrosu etkinliklerimiz de olacak. Kategorilerimiz: 'Absürd Günler' / 'Neşeli Günler' / 'Ağlak Günler' / 'Çocuksu Günler' ;D Çok yakında!! -
Ş.T.O Çekmeyi planladıkları kısa filmleri
"Modern Rapunzel" (Senaryo: Seda Tansuker / Ezgi Gizem Gülümser)- "Kısırlı Günler" (Senaryo: Seda Tansuker) -
Daha fazla bilgi için; https://twitter.com/stoyunculari/ https://www.facebook.com/SefinTavsiyesiOyunculari
11 Nisan 2012 Çarşamba
TEB OYUN Dergisi 2012 Bahar Sayısı (13) "Her Deha Sahibi Dahi Olamaz" Başlıklı Söyleşim
TEB OYUN DERGİSİ 2012 BAHAR SAYISI
DERGİ İÇERİĞİ
Başyazı Üstün Akmen
Editör yazısı Tijen Savaşkan
27 MART DÜNYA TİYATRO GÜNÜ BİLDİRİLERİ
Uluslararası Bildiri:"Dilerim engelleri aşabilirsiniz." John Malkovitch
Ulusal Bildiri: "Tiyatro öldüyse bırakalım kıyametini yaşasın dünya." Kenan Işık
Tiyatro Eleştirmenleri Birliği'nin Bildirisi: "Boşluğa, gölgelere, suskunluğa tiyatroyla karşı çıkıyoruz." TEB Yönetim Kurulu
ANMA
İATC'den Vaclav Havel'in anısına Yun-Cheol Kim (İATC Başkanı) - Çeviren: Handan Salta
Amacı yalnızca gerçeği sergilemekti Handan Salta
İNCELEME
Kapitalizm ve tiyatro Özdemir Nutku
Brecht bizi anlatıyor Zehra İpşiroğlu
ELEŞTİRİ
Rosenbergler'in başına gelenler Hasan Anamur
"Önce ekmek gelir, sonra ahlâk": Ben Bertolt Brecht Üstün Akmen
SÖYLEŞİ
Çağdaş Bale Topluluğu 40 yaşında. Cem Ertekin: "Bale bütün sanatlardan beslenen bir sanat"
DANS/PERFORMANS
Genç koreograflardan kısa ve orta metraj işler Kerem Özel
SÖYLEŞİ
Yeniden sanatın ve sanatçının sorumluluğu için Antigone Üstün Akmen
ELEŞTİRİ
Ordu Belediyesi Karadeniz Tiyatrosu'nda Eşeğin Gölgesi Gülşen Karakadıoğlu
SÖYLEŞİ
Tarık Günersel: "Her deha sahibi dâhi olamaz" Seda Tansuker
DOSYA
Hazırlayan: Tijen Savaşkan
Çocuk tiyatrosu deyince Tijen Savaşkan
20 Mart Dünya Çocuk ve Gençlik Tiyatrosu Günü Uluslararası Bildiri Suzanne Lebeau
20 Mart Dünya Çocuk ve Gençlik Tiyatrosu Günü Ulusal Bildiri Tekin Özertem
Vedat Demirci'yle Türkiye'de çocuk tiyatrosu üzerine Tijen Savaşkan
Çocuk tiyatrosu mu dediniz? Nihal Kuyumcu'yla çocuk tiyatrosu üzerine Tijen Savaşkan
Çocuk tiyatrosu seyircisi kimdir? Nihal Kuyumcu
Bir tiyatronun "çocuk"luğu Sinem Özlek
Tiyatro BeReZe: Çocuk için sanat
tiyatrotem: Haydi birlikte oynayalım Ayşe Selen - Şehsuvar Aktaş
KİTAP TANITIMI
Vedat Demirci'yle Sınıftan Sahneye Nihal Kuyumcu
Yurtsuzların çığlığı: Radyonun İçindekiler Meral Harmancı Turunçoğlu
TARİHTE KALANLAR
İhtisas işi Perdeci (Muhsin Ertuğrul)
Düşmanlık Yavuz Pekman
ARŞİVDEN
HABER
Tiyatro Eleştirmenleri Birliği (TEB) yılın ödülleri
15. Uluslararası İstanbul Kukla Festivali 3-13 Mayıs
18. İstanbul Tiyatro Festivali
7. Eskişehir Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Festivali
Tiyatro Eleştirmenleri Birliği Tüyap Paneli "Hem Düş Hem Gerçek: Tiyatro"
Bolşov Tiyatrosu yeniden açıldı
http://www.tiyatroelestirmenleribirligi.org/sayi-13 ------------------------------------------------------------------------------------------------------------------- “Her deha sahibi dahi olamaz” Yazar, dramaturg, oyuncu, şair, librettist ve çevirmen Tarık Günersel hakkında detaylı bilgiyi röportajın sonunda okuyabilirsiniz. Seda Tansuker : Elli yıllık yazarlık hayatınız boyunca Altın Post, Nero ile Agrippina, Tehdit, Yarım Bardak Su, Kader Planlayanlar, Zırhlı Kurt ve Bok Sosyolojisi piyeslerinizin; şiir, öykü libretto ve köşe yazılarınızda egemenlik ilişkileri, iktidar-muhalefet-muhalefet olamama durumları ağırlık taşıyor. Bu bilinçli bir tercih mi? Tarık Günersel: Etkiler ile bilinçli. Çocukken ziyaret ettiğim büyükbabam ile babamın ‘fikriyat’ ve siyasetle ilgili olmaları, toplumda tanık olduğum eşitsizlik ve haksızlıklar, 1966’da 13 yaşımda Bertrand Russell’ın ‘Niçin Hıristiyan Değilim” adlı eseri ile dini sorgulayışım, 1968 olayları (üniversite gençliğinin eylemliliği, ABD’nin Kamboçya’yı bombalaması, Sovyetler Birliği öncülüğündeki Varşova Paktı’nın Çekoslovakya’daki demokratikleşme hamlesini (Prague Baharı’nı) askerle bastırması ve Nâzım Hikmet’in şiirleri… Siyaset hayatın parçası. Siyaset ile ilgilenmeyen ile de ilgilenir siyaset. Ama hayat siyasete indirgenmemeli. 12 Eylül öncesi sol hareketimizdeki yaygın ‘sapma’ benim ‘siyasetçilik’ diye nitelendirmek istediğim bir tür ‘siyaset fetişizmi’ idi. Marksizm’in ufkunda siyasetin de aşılması olduğunu göre bir siyasal parti nasıl en önemli aygıt olabilir? Siyasal parti gerekli olabilir ama yeterli değildir. Nasıl bir dünya hayal ediyorsak insan ilişkilerimiz şimdiden doğrudan o anlayışa uygun olmalı. Şiddet kullanmak ve öldürmek hem ahlak hem de siyaset açısından karşı çıkmamız gereken bir edim. Terör (kişi, örgüt ve devlet teröre) bu nedenle temelden yanlıştır ve her türlü gerekçeyi lekeler. Eserlerimin önemli bir kısmında güç ilişkileri (ki zaaf ilişkileridir) işleniyorsa bu hayatla ilgilenmemin bir uzantısı. Zihnî öncülük hiçbir partide olamaz –öyle istense ve söylense bile. Parti içinde veya dışındaki en gelişkin kişilere kulak vermek, sözleri hoşumuza gitmese de, yararlıdır. Öte yandan, hayatın dinamikliği yaratış süreçlerimi etkiler ve değişiklik hakkımı korurum. Mesela dâhi dostum Selman Ada ile ilk ortak eserimiz olan Ali Baba & 40 Haramiler operasının librettosunu, onun uygun bulması üzerine, Irak işgalinden sonra Bush’a atıfta bulunarak değiştirdim. “Zihni öncülük hiçbir partide olamaz” dediniz. Sizce zihni öncülük nerede ya da kimlerdedir ya da kimlerde olmalıdır? Parti topluluk demektir ki uç görüşler kolay kolay resmen dile getirilemez. Zihni öncülük sanat, felsefe ve bilimde olmalıdır ve zaten öyle olur. Sözleri seslendirenler engellense bile. Kulak tıkayıp bastıranların başarısı çok sürmez ve ancak zulüm bağlantılı anılırlar. Edebiyat ve tiyatro alanında verdiğiniz eserlere dönecek olursak, temel değerleriniz neler? Yoğunluk, yalınlık, çeşitlilik. Tiyatro anlayışınıza ad koyacak olsanız bu ne olur? “Yalın Tiyatro” . Yazma, reji, oyunculuk, müzik, dekor-kostüm… Hepsinin yalın bir organiklikte olması. Gündelik hayatta, davranışta, giyimde… tercihim yalınlık. “Terbiye ile edep-adap” kavramlarını ciddiye alıp hem sorgulamak hem de benimseyip sürekli geliştirmek yanlısıyım. Terbiyesiz biri ile kim arkadaşlık eder? Dâhi bile olsa? Deha hiçbir erdemsizliğe kılıf olamaz. Lev Tolstoy özeleştirel bir yaklaşımla şöyle demiş: “Nezaket olmadan öbür erdemlerin bir önemi kalmıyor.” Takım ruhuna inanlardan mısınız? Aman “inanmak” kelimesini kullanmasak? Benim kaçındığım bir kelime. Sıfır inançla yaşıyorum. Bazı değer, dilek, umut ve çabalarım var, hepsi bu. Takım ruhunu önemsediğim söylenebilir. Konu Lev Tolstoy’dan açılmışken soruyu onun üzerinden cevaplandırmak isterim. Eşi, Tolstoy’un hem yazıcısı hem de çamaşır makinesi olmuş. Onların zamanında yazıcı ve çamaşır makinesi olsaydı eşinin yükü yarı yarıya azalmış olacaktı. Hiyerarşik ilişkilerden hoşlanmıyorum ve tüm ilişkilerimde de böyle yaşıyorum. Yönetici konumunda olduğumda yönetici olmayan, daha çok verimi artırmaya yönelik bir sinerji sorumlusu sayarım. Baba olarak da öyle. Herkes herkesten öğrenebilir. Çok seslilik önemli. Özgürleşmek için mücadele ve takım oyunu gerekli. Özerk bir kişi olmak da bu süreçlerin doğal parçası. Özerklik de sürekli gelişme meselesi, öyle varılıp korunacak bir şey değil. Reşit olmak bir idealdir. Tanrı kavramının reşit olmaya engel olduğu kanısındayım. Ölüm gerçeğini kabullenemeyip bir ‘öte dünya’ avuntusu da reşit olmaya engel, kanımca. 58 yaşımdaki görüşüm böyle. Sahnelenmekte olan ya da yakın zamanda sahnelenecek piyesleriniz, yayımlanacak eserleriniz ya da çevirileriniz var mı? Kösem Sultan-Deli İbrahim-Avcı Mehmed odaklı ‘Zırhlı Kurt’ adlı oyunum İstanbul BB Şehir Tiyatroları’nda Erol Keskin ustamızın rejisi ile sahnede. Saygı ile karşılanan titiz bir ekip çalışması ürünü. İsrailli yazar Savyon Liebrecht’in Hanna-Arendt-Heidegger ilişkisinde odaklanan “Aşkın Sıradanlığı” piyesini Tel Aviv’deki festivalde izleyip beğenmiştim; çevirdim, İstanbul Devlet Tiyatrosu yapımı olarak ilgiyle izleniyor. 1988’de librettosunu yazdığım Ali Baba ve Kırk Haramiler operası yirminci yıl aradan sonra tekrar besteci Selman Ada’nın şefliği ve usta rejisörümüz Murat Göksu’nun rejisi ile bu sezon Ankara Devlet Opera ve Balesi’nde. 2004’te ‘kurduğum’ ama “Yaşasın Delilik” adlı tek kişilik oyunumu birkaç temsil sunduktan sonra sağlık ve meşguliyet nedeniyle ‘dinlenmeye aldığım’ Tiyatro Su (T H2O) hayata döndü: Yazıp yönettiğim Bok Sosyolojisi adlı oyun sahnelenmeye başladı. “Oluşmak” adlı yaşama düşünceleri derlemem Pan yayınları arasında –ve tabii ki satılmıyor. Helikopter yayını olan 300 Yaş Konuşması adlı öykü kitabım ile önceki kitaplarım nasıl satılmadı ise. Bir “worstseller” (“en az satan”) yazarıyım. Ben bana düşeni yapıyorum. Gerisi başkalarını ilgilendirir. Deha konusu sizin için önem taşımış, çocukluğunuzdan beri. Her deha sahibi dâhi olamaz. Aradaki fark eserlerdir. Bu da kendine sahip çıkış, özeleştirel özgüven, acı, emek ve her an gelişme tutkusu ve yoğunlaşma ile mümkün –yeterli olmasa da. Ayrıca, önemli olan çok çalışmak değil, verimli çalışmaktır. Yetenekli bir genç sırf birilerine tepki yüzünden yeteneğini değerlendirmezse yazık olur. Başka alanda da başarılı olsa bile. Hayat ‘B Planı’ ile geçirilmeyecek kadar değerli. A Planı’nda kararlı olmak ve gerekli mücadeleyi vermek. Benim yaptığım bu. Kalıcılık önemli mi? Ne kadar kalıcı olabiliriz ki? En iyimser tahminle, bugünkü bilime göre, iki milyar yıl sonra galaksimiz başka galaksiyle çarpışacak. Önemli olan, ölmeden önceki anlarımda ‘Potansiyelimi iyi değerlendirme görevimi yeterince yerine getirebildim,” diyebilmek. Bir de hüner ve eserlerin yeni kuşaklara aktarılabilmesi önemli –bütün hayvan türlerinde olduğu gibi. Tarık Günersel Kimdir? Yazar, dramaturg, oyuncu, şair, librettist ve çevirmen Tarık Günersel, 27 Haziran 1953’te İstanbul’da dünyaya geldi. Babası İsmet Günersel ve estetik algısının gelişmesinin borçlu olduğu, küçük yaşlarından itibaren onu tiyatro, opera ile sergiye götüren annesi Güngör Tanyeri’nin çocuğu olarak sanatsever ve entelektüel aile ortamında büyüdü. Kadıköy Maarif Koleji'nde (Kadıköy Anadolu Lisesi) okurken kazandığı AFS Uluslararası Bursu ile liseyi ABD'de bitirdi; İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden mezun oldu. 1974’ten beri “ömür boyu gelişecek çok türde bir edebî mozaik” yazmakta: Zaman Denen Oyuncak. Şiirleri ilk defa Murat Belge tarafından1976 yılında Birikim dergisinde yayımlandı. 1978’de çevirmen Füsun Günersel ile evlendi. Aynı yıl, “Sovyetler Birliği de eleştirilmeli,” görüşünde olduğu için bir partiden dışlandı. 1980 yılında ise kızları yazar ve eğitim psikologu Adalet Barış Günersel Illeditsch doğdu.Günersel, 12 Eylül döneminde 1982 ile 1986 yılları arasında Suudî Arabistan'da İngilizce öğretmenliği yaptı. 15 yaşında iken tanıştığı Selman Ada’nın bestelemesi için ilk librettosu “Alibaba ve Kırk Haramiler” adlı iki perdelik operayı 1989 yılında yazdı. 1993’te Mavi Nokta Orotoryosu ve 2002’de Aşk-ı Memnu Operası’nın metinlerini de yazan sanatçının şiirleri İngilizce’ye çevrilerek Kanada ve ABD’de yayımlanmıştır. Özgün tarzda eserler veren sanatçı için Talat Sait Halman’nın 1990 yılında belirttiği gibi; “Özgün olan Günersel, modern Türk şiirinin en cüretkar keşiflerinin çok ötesine geçmiş; post-modernizm, somut şiir, bilgisayar estetiği, post-dekonstrüksiyonizm ve gramatolojinin uçlarında ürünler vermiştir.” 1991'den beri oyuncu ve dramaturg olarak çalıştığı İstanbul Şehir Tiyatrosu'nda son yıllarda baş dramaturg olarak çalışmakta ve piyeslerinin edebî versiyonlarını destan veya öykü olarak yazmaktadır. 1992’de Türkiye’nin ilk şiir atölyesini kuran Günersel, 1995’te dünya çapında bir “hareketler hareketi” önerdi: Çeşitli uluslararası oluşumlar arası bir koordinasyon olan Duyarlı Dünyalılar Hareketi. 1996’da Şiir Uzayı Laboratuarı’nın kurucuları arasında yer aldı. Bu oluşum bünyesinde önerdiği Dünya Şiir Günü fikri 1997’de PEN Türkiye Merkezi, sonra Edinburgh Kongresi’ndeki sunumu üzerine Uluslararası PEN ve sonra da UNESCO tarafından kabul edildi. 2005 yılında Kadıköy Maarif Koleji ve Anadolu Lisesi Mezunlar Derneği tarafından Kristal Martı ödülüne layık bulunan Günersel, aynı yıldan beri Birgün gazetesinde köşe yazıları yazmakta ve 2009 döneminden beri Dünya Yazar Birliği PEN’in Türkiye Merkezi Başkanı olarak görev yapmaktadır. 2010 yılında otuz imzacının desteği ile yazının icadını dönüm noktası saymayı ve pratik bir yaklaşımla miladî yıla 4000 eklemeyi öneren Günersel, aynı yıl Tokyo’daki Dünya Yazarlar Birliği PEN Kongresi’nde Uluslarararası Yönetim Kurulu’na seçilmiştir. http://tiyatroelestirmenleribirligi.org/dergi/34-dergi
8 Nisan 2012 Pazar
Gönüllü reji asistanlığı yaptığım 'Oyun' adlı oyun
18. İstanbul Tiyatro Festivali
"OYUN"
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları
Türkiye
Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi
22 Mayıs Salı 20:30
23 Mayıs Çarşamba 20:30
24 Mayıs Perşembe 20:30
Yazan: Samuel Beckett Yöneten Directed by Şahika Tekand
Çeviri: Levent Mollamustafaoğlu
60’ sürer; ara yoktur.
Küçük dünyalarına sıkışmış günümüz kentsoylu insanının, son özgürlük alanlarını da, giderek hareketsizleştirilerek ve aynılaştırılarak kaybettiği zorlu var olma ve kendini ifade etme mücadelesi; huzur ve dinginlik ararken içine düştüğü karmaşa, sıradan ve trajikomik bir aşk üçgeni öyküsü çerçevesinde dile getirilir. Çağdaş yaşamın kimlikleri ezip geçen hızlı akışı, “oyun” kahramanlarını önüne katıp sürükleyen bir fırtına gibi akıp giden bir “oyun” düzeninde ifadesini bulur. Sahnede tam şimdiki zamanda oynanan “oyun”la da eğlenceli bir seyir süreci yaratılır.
Biletler: 35, 30, 25 TL / Öğrenci: 20 TL
http://tiyatro.iksv.org/tr/program/68 Basında http://www.ntvmsnbc.com/id/25351300/#storyContinued http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=340178
2 Mart 2012 Cuma
Kadıköy Gazetesi Sayı; 626 / Sayfa; 7'de yayımlanan ( 2 Mart - 8 Mart 2012 ) "Hayatın Kendisi İlham Perisi" başlıklı röportajım
“Hayatın Kendisi İlham Perisi”
Edebiyatın her alanında etkin bir yazar, aynı zamanda PEN Uluslararası Yönetim Kurulu Üyesi ve Türkiye Merkezi Başkanı Tarık Günersel’in imza attığı işlerin listesi uzun. Moda’da oturan, üretken sanatçı ile yeni tasarılarını ve Moda’nın onda bıraktığı izler üzerine konuştuk.
Yazar, dramaturg, oyuncu, şair, librettist ve çevirmen Tarık Günersel için doğduğu, büyüdüğü, liseyi okuduğu ve hala oturmakta olduğu Moda'ya bağlayan etkenler nedir?
“Gerçi Fatih'te doğmuşum ama iki yaşımda annemlerle şimdi oturduğum Dr Esat Işık Caddesi'ne taşınmışız. Yirmi yıldır yine aynı caddede oturuyorum, ailemle. Seviyorum Kadıköy'ü, özellikle Bahariye-Moda bölümünü. Yalnız sevgim değil, derin bir saygım da var. Kültür açısından önemli buluyorum. Türkiye'nin en önemli yerleri arasında. Ayrıca, Moda Çay Bahçesi'nde oturup eski İstanbul'u gurup vakti seyretmeye doyulur mu? 1974'te Mozaik projem ile 1996'da Dünya Şiir Günü fikri tek başıma Moda Burnu’nda turlarken gelmiştir.”
İlhamı nereden ya da kimden alıyorsunuz? İlham periniz ya da daha rahat konsantre olup yazdığınız favori mekanınız var mı?
“Her an her yerde yazabilirim. Bu kıvama kırk yaşımda kavuşmuştum. Hayatın kendisi ilham perisi, benim için.”
Sahnelenmekte olan ya da yakın zamanda sahnelenecek piyesleriniz, yayımlanacak eserleriniz ya da çevirileriniz var mı?
“Kösem Sultan-Deli İbrahim-Avcı Mehmed odaklı ‘Zırhlı Kurt’ adlı oyunum İstanbul BB Şehir Tiyatroları’nda Erol Keskin ustamızın rejisi ile sahnede. Saygı ile karşılanan titiz bir ekip çalışması ürünü. İsrailli yazar Savyon Liebrecht’in Hanna-Arendt-Heidegger ilişkisinde odaklanan “Aşkın Sıradanlığı” piyesini Tel Aviv’deki festivalde izleyip beğenmiştim; çevirdim, İstanbul Devlet Tiyatrosu yapımı olarak ilgiyle izleniyor. 1988’de librettosunu yazdığım Ali Baba ve Kırk Haramiler operası yirminci yıl aradan sonra tekrar besteci Selman Ada’nın şefliği ve usta rejisörümüz Murat Göksu’nun rejisi ile bu sezon Ankara Devlet Opera ve Balesi’nde. 2004’te ‘kurduğum’ ama “Yaşasın Delilik” adlı tek kişilik oyunumu birkaç temsil sunduktan sonra sağlık ve meşguliyet nedeniyle ‘dinlenmeye aldığım’ Tiyatro Su (T H2O) hayata döndü: Yazıp yönettiğim Bok Sosyolojisi adlı oyun sahnelenmeye başladı. “Oluşmak” adlı yaşama düşünceleri derlemem Pan yayınları arasında –ve tabii ki satılmıyor. Helikopter yayını olan 300 Yaş Konuşması adlı öykü kitabım ile önceki kitaplarım nasıl satılmadı ise. Bir “worstseller” (“en az satan”) yazarıyım. Ben bana düşeni yapıyorum. Gerisi başkalarını ilgilendirir.”
Yazıp yönettiğiniz 'Bok Sosyolojisi' adlı oyunun prömiyerini Duru Tiyatro'da yapmanız da Moda'ya vefa bağlamında algılanabilir mi?
“Emre Kınay'ın Duru Tiyatrosu bize yuva oldu. Harika bir ekip var, o tiyatroda. O mekân aynı zamanda benim okulumun salonu. Kadıköy Maarif Koleji olarak bilinen, daha sonra Kadıköy Anadolu Lisesi olan okula çok şey borçluyum. Tabii, Kadıköylüyüm, Modalıyım. Bir kucaklaşma bu. Vefa bağlamında ele almanıza sevindim.”
http://www.gazetekadikoy.com.tr/pdf/232012145354371dosya7.pdf / http://www.gazetekadikoy.com.tr/haberDetay.aspx?haberID=2239
Edebiyatın her alanında etkin bir yazar, aynı zamanda PEN Uluslararası Yönetim Kurulu Üyesi ve Türkiye Merkezi Başkanı Tarık Günersel’in imza attığı işlerin listesi uzun. Moda’da oturan, üretken sanatçı ile yeni tasarılarını ve Moda’nın onda bıraktığı izler üzerine konuştuk.
Yazar, dramaturg, oyuncu, şair, librettist ve çevirmen Tarık Günersel için doğduğu, büyüdüğü, liseyi okuduğu ve hala oturmakta olduğu Moda'ya bağlayan etkenler nedir?
“Gerçi Fatih'te doğmuşum ama iki yaşımda annemlerle şimdi oturduğum Dr Esat Işık Caddesi'ne taşınmışız. Yirmi yıldır yine aynı caddede oturuyorum, ailemle. Seviyorum Kadıköy'ü, özellikle Bahariye-Moda bölümünü. Yalnız sevgim değil, derin bir saygım da var. Kültür açısından önemli buluyorum. Türkiye'nin en önemli yerleri arasında. Ayrıca, Moda Çay Bahçesi'nde oturup eski İstanbul'u gurup vakti seyretmeye doyulur mu? 1974'te Mozaik projem ile 1996'da Dünya Şiir Günü fikri tek başıma Moda Burnu’nda turlarken gelmiştir.”
İlhamı nereden ya da kimden alıyorsunuz? İlham periniz ya da daha rahat konsantre olup yazdığınız favori mekanınız var mı?
“Her an her yerde yazabilirim. Bu kıvama kırk yaşımda kavuşmuştum. Hayatın kendisi ilham perisi, benim için.”
Sahnelenmekte olan ya da yakın zamanda sahnelenecek piyesleriniz, yayımlanacak eserleriniz ya da çevirileriniz var mı?
“Kösem Sultan-Deli İbrahim-Avcı Mehmed odaklı ‘Zırhlı Kurt’ adlı oyunum İstanbul BB Şehir Tiyatroları’nda Erol Keskin ustamızın rejisi ile sahnede. Saygı ile karşılanan titiz bir ekip çalışması ürünü. İsrailli yazar Savyon Liebrecht’in Hanna-Arendt-Heidegger ilişkisinde odaklanan “Aşkın Sıradanlığı” piyesini Tel Aviv’deki festivalde izleyip beğenmiştim; çevirdim, İstanbul Devlet Tiyatrosu yapımı olarak ilgiyle izleniyor. 1988’de librettosunu yazdığım Ali Baba ve Kırk Haramiler operası yirminci yıl aradan sonra tekrar besteci Selman Ada’nın şefliği ve usta rejisörümüz Murat Göksu’nun rejisi ile bu sezon Ankara Devlet Opera ve Balesi’nde. 2004’te ‘kurduğum’ ama “Yaşasın Delilik” adlı tek kişilik oyunumu birkaç temsil sunduktan sonra sağlık ve meşguliyet nedeniyle ‘dinlenmeye aldığım’ Tiyatro Su (T H2O) hayata döndü: Yazıp yönettiğim Bok Sosyolojisi adlı oyun sahnelenmeye başladı. “Oluşmak” adlı yaşama düşünceleri derlemem Pan yayınları arasında –ve tabii ki satılmıyor. Helikopter yayını olan 300 Yaş Konuşması adlı öykü kitabım ile önceki kitaplarım nasıl satılmadı ise. Bir “worstseller” (“en az satan”) yazarıyım. Ben bana düşeni yapıyorum. Gerisi başkalarını ilgilendirir.”
Yazıp yönettiğiniz 'Bok Sosyolojisi' adlı oyunun prömiyerini Duru Tiyatro'da yapmanız da Moda'ya vefa bağlamında algılanabilir mi?
“Emre Kınay'ın Duru Tiyatrosu bize yuva oldu. Harika bir ekip var, o tiyatroda. O mekân aynı zamanda benim okulumun salonu. Kadıköy Maarif Koleji olarak bilinen, daha sonra Kadıköy Anadolu Lisesi olan okula çok şey borçluyum. Tabii, Kadıköylüyüm, Modalıyım. Bir kucaklaşma bu. Vefa bağlamında ele almanıza sevindim.”
http://www.gazetekadikoy.com.tr/pdf/232012145354371dosya7.pdf / http://www.gazetekadikoy.com.tr/haberDetay.aspx?haberID=2239